Halk neden Kozuva’yı tercih etmedi?

Halk neden Kozuva’yı tercih etmedi?
Yayınlama: 15.04.2019
A+
A-

Merhaba kıymetli okur,
Memleketin tamamında olmasa da en azından büyük bir kısmında 31 Mart yerel seçimlerini geride bıraktık. Malum İstanbul’da seçim henüz devam ediyor ve AKP kazanana kadar da sürecek gibi…
Ben, bizi ilgilendiren kısmıyla, Çerkezköy seçimleriyle ilgili kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Zira İstanbul daha çok konuşulacağa benziyor.
Yazının başlığında da belirttiğim gibi, Çerkezköy halkının Süleyman Kozuva’yı, nam-ı diğer ‘Muhteşem Süleyman’ı neden seçmediğiyle ilgili fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum kıymetli okur.
Biraz da kronolojik sıralamayla gitmek istiyorum ki bunun, süreci daha iyi anlamamız açısından faydalı olacağını umuyorum.
ÇTSO Seçimleri
Bildiğiniz gibi Süleyman Kozuva, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimden çok kısa süre önce Çerkezköy Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinde yarıştı. Her ne kadar bu seçimi kazanmış olsa da, bu Kozuva için bir başarı olmaktan öte güç kaybı yaşadığının bir göstergesiydi aslında. Zira bir önceki seçimlerde Dursun Ali Tever karşısında ezici bir sonuçla ÇTSO Başkanı olan Kozuva, bu kez Rahmi Yılmaz karşısında tabir-i caizse kıl payı kazandı seçimleri. ‘Önemli olan kazanmış olması’ diyebilirsiniz muhakkak ancak kazanılan her seçim, birilerini de kaybetmek anlamına geliyor. Kozuva ÇTSO seçimlerini kazandı kazanmasına ama bu süreçte özellikle iş dünyasından çok insanı da kaybetti. Henüz bu seçimin izleri silinmemişken Kozuva’nın Çerkezköy Belediyesi’ne talip olması, kırdığı yüzlerce insan için de rövanş fırsatı oldu.
Adaylık süreci
ÇTSO seçimlerinden zaferle! ayrılan Kozuva, her ne kadar siyasete girmeyeceği şeklinde demeçler verse de son dakika AKP’den yaptığı aday adaylığı başvurusuyla ‘girmeyeceğim’ dediği siyasete hızlı bir giriş yaptı. Kozuva’nın bu girişimi, Kozuva’nın aday adaylığını açıkladığı ana kadar AKP’nin Çerkezköy Belediye Başkan adayı olmasına kesin gözüyle bakılan Abdullah Öğe’de adeta soğuk duş etkisi yarattı. Her ne kadar kamuoyunda dillendirmese de Öğe’nin Kozuva’nın aday adayı olmasına karşı verdiği tepkiyi sağır sultan bile duymuştu o dönem. Kozuva’nın parti üyesi bile olmamasına rağmen aday adayı olması ve ardından adaylığı almasının Abdullah Öğe’nin cephesinde nasıl karşılandığını az çok tahmin edebiliyorsunuzdur. İdrak edemeyen varsa, bazı! gazetelerdeki yayın politikasında yaşanan ani değişiklikleri bir kez daha gözden geçirsin. Hal böyle olunca, yaklaşık 5 yıl İlçe Başkanlığı görevini yürüten Abdullah Öğe ve İlçe Teşkilatı, Kozuva’nın adaylığını pek sıcak karşılamadı ve Kozuva seçime, Teşkilatın en azından bir kısmının desteğini alamadan girdi.
Kampanya süreci
AKP içinde deyim yerindeyse kol kırıldı, yen içinde kaldı, birileri parti dışında kaldı falan derken seçim atmosferine girildi. Kozuva, benim de tanışma şerefine nail olduğum danışman kadrosuyla rakibi Vahap Akay’ı makamında ziyaret ederek seçime hızlı ve güzel bir başlangıç yaptı. Hatta sonrasında sosyal medyadan yaptığı esprili paylaşımla da gündem olmayı başardı. Danışman aklı! buraya kadar güzel işlemişti. Öyle ki bu paylaşımı biz de ‘Siyasette görmek istediğimiz hareketler’ şeklinde haber yapmıştık. Buraya kadar her şey gayet güzeldi ancak sonrasında ne olduysa gidişat yavaş yavaş, ‘Siyasette görmek istemediğimiz hareketler’e doğru evrildi.
Asansör meselesi
Dedim ya, Çerkezköy’de seçim güzel başladı. Kozuva, rakibi Akay’ı ziyaretinde ‘Sen çok koştun, artık yoruldun, sıra bizde’ dedi. O an herkes gibi ben de seçimin bu seviyede ilerleyeceğini düşünmüştüm ancak birkaç tahminim olmasına rağmen hangi sivri akıllı! tarafından Kozuva’ya verildiğini henüz dahi bilmediğim bir asansör meselesi düştü gündeme. Sonra bir baktık, Kozuva her toplantısında, ‘Vahap Akay kendine özel asansör yaptırmış’ diye açıklama yapıyor. Sanırsın bin küsür odalı saray yaptırmış! Yahu senin oyuna talip olduğun kitle, ‘İtibardan tasarruf olmaz’ açıklamasına inanarak saraylara, milyonluk Mercedeslere ses çıkarmıyor, sen Vahap Akay’ın yaptırdığı asansörden oy devşirmeye çalışıyorsun. Kaldı ki asansör bu, her binada mevcut.
Parklar
Asansör meselesini ağzına sakız eden Kozuva ve cephesi, bu kez de Çerkezköy’deki parklar üzerinden Vahap Akay’ı eleştirmeye başladılar. Affınıza sığınarak yazıyorum, bahse konu parklarda oynayan çocuklardan bir tanesini alalım ve Belediye Başkan adayı yapalım, o çocuk bile Akay’ı parklar üzerinden eleştirmeye kalkmaz. Neden biliyor musunuz? Annesi kızar çünkü. O çocuk bilmez belki ama annesi çok iyi bilir Çerkezköy’deki parkların Akay’dan önceki halini. Bu kentin kadınları, Çerkezköy’deki parklara, ‘Cebinde çay parası yokken’ gidebilme rahatlığını Vahap Akay döneminde yaşadı. Öncesini hepiniz biliyorsunuz zaten. Akay’ın parklar konusunda eleştirilmemesi gerektiğini öğrenmek için binlerce liralık danışmanlara gerek yok, yoldan geçen bir anneye sormanız yeterli!
Danışmanlar
Gelelim meşhur danışman konusuna. Malum her iki taraf da bu danışman konusunda çeşitli açıklamalarda bulundu. Yanlış hatırlamıyorsam danışman konusunu ilk gündeme getiren de ben olmuştum. Takip edeniniz varsa, ‘Kozuva’nın danışmanları’ diye bir yazı kaleme almış, bu yazıda danışmanlar tarafından bizlere gönderilen bir haberi eleştirmiştim. Haberi hatırlayanınız vardır ama ben yine kısaca bahsedeyim. Çerkezköy’de yoğun bir yağış meydana gelmiş, yağış sonrası da Kozuva’nın ekibi bizlere bir basın bülteni göndermişti. Ama ne bülten! Bültende Çerkezköy’ü sular seller götürdüğü, halkın, esnafın Belediyeye isyan ettiği, leğenlerle ev ve iş yerlerine dolan suları boşaltmaya çalıştıkları yazıyordu. Tüm bu iddialar için gönderilen fotoğraf ise nerede olduğu belli olmayan bir parkın içinde oluşan küçük bir su birikintisiydi. Doğal olarak ben de bu durumu ‘Bizden bu haberi yazmamızı mı bekliyorsunuz?’ diyerek eleştirmiştim. Sonrasında iki aday da birbirine danışmanları üzerinden çeşitli göndermelerde bulunmuştu. En çok akılda kalanı ise Akay’ın ‘İthal danışman’ söylemiydi. Haklıydı Akay, çünkü danışmanlar sahiden ithal gelmişti. İthal olmasalar ve Çerkezköy’ü tanısalardı, parklar üzerinden kampanya yürütmeye kalkmazlardı!
Para meselesi
Belki de seçim sürecinde Çerkezköy’de en çok konuşulan konuydu bu para meselesi. ‘İcat edildiğinden beri dünyada en çok konuşulan konu parayken, neden Çerkezköy’de konuşulmasın?’ diyebilirsiniz. Ancak bir adayın, kampanya süreci boyunca ‘Benim çok param var’ demesine, ben şahsen anlam veremedim. Bu söylem de tıpkı asansör ve park meselesi gibi muhakkak sivri zekalı biri tarafından üretildi ancak beklenti neydi anlamadım. Çerkezköy işçi kenti, on binlerce asgari ücretlinin kıt kanaat geçindiği bir yer. Bir insan neden sürekli ‘Benim çok param var, beni seçin’ der ki? Böyle vaat mi olur? Ne yani, seni seçince servetini mi bölüşeceksin vatandaşla? Ya da Çerkezköy’e yapacağını vaat ettiğin projeleri şahsi paranla mı yapacaksın? Adama demezler mi, ‘Bana ne senin parandan’ diye? Senin çok paranın olması, bırak oy getirmeyi, oy götürür. Domates, biber, patlıcan uçmuş, millet pazara çıkamaz olmuş, sen ‘Bende para çok’ diye kampanya yürütüyorsun. Bu devirde o kadar para insanı sevdirmiyor, aksine insanın ‘Biz neden bu durumdayız?’ diye sorgulamasına neden oluyor. Demem o ki vatandaş bu kadar parası olan adamdan ürktü.
Hitabet
Gelelim adayların kendilerini anlatmadaki becerilerine. Mitinglerden bahsediyorum aslında. Hani kiminki daha kalabalık diye sürekli tartışılan mitingler. İstediğiniz kadar kalabalık toplayın, önemli olan ne kadar kalabalık olduğu değil. Zira artık teknoloji gelişti. İnsanlar gelmeden de bir şekilde izliyor mitingleri. Asıl önemli olan, neleri anlattığınız ve nasıl konuştuğunuz. Hatta neleri anlattığınızın da çok önemi yok. Nasıl konuştuğunuz daha önemli. Çok da mühim olmayan bir meseleyi etkili bir konuşmayla anlatsanız bile yeterli. Çünkü memlekette çok büyük bir toplam, ‘Adam çok güzel konuşuyor be!’ diyerek yıllardır Recep Tayyip Erdoğan’a oy veriyor. Bunun yanı sıra, ‘Adam uzun, heybetli duruyor’ gibi benzetmeler de cabası. Gelelim bizim ‘Muhteşem Süleyman’a… Süleyman abi alınmasın ama bir kere uzun değil. Heybetli de değil doğal olarak. Hadi bunları görmezden gelelim ve hitabetini inceleyelim. O da yok! Kısacası, günümüz Türkiye’sinde bir siyasetçide olması gereken özelliklerden sadece bir tanesi var Süleyman Kozuva’da, o da para. Onun haricinde gerçekten diğer özellikler yok. Şimdi AKP’liler bana kızacak belki ama kusura bakmayın, özellikle son dönemde kendi elinizle ülkeyi sizler bu hale getirdiniz. Yoksa beni çok ilgilendirmiyor adayın kalabalığa karşı nasıl hitap ettiği. Hal böyle olunca, Vahap Akay hem uzun boyuyla, hem de hitabetiyle rahat bir seçim aldı.
Din ve Beka meselesi!
Kıymetli okurlar, yazıma son vermeden önce çok önemli bir hususa daha değinmek istiyorum. Özellikle son hafta, bazı kendini bilmezler tarafından sosyal medyada çok çirkin paylaşımlar yapıldı. Öyle ki, ‘Vahap Akay kazanırsa ezanlar susacak, din elden gidecek, Çerkezköy’ü teröristler yönetecek Süleyman Kozuva kazanırsa ezanlar okunmaya devam edecek, din de olduğu yerde kalacak, Çerkezköy’ü de vatanseverler yönetecek’ diye saçma sapan şeyler paylaştılar. Önce bu paylaşımları yapanlara, ardından da bu paylaşımlara inananlara bir şeyler söylemek istiyorum. Vahap Akay, tam 5 yıldır bu kenti yönetiyor. 5 yıldır bu memlekette ezan okunmuyor mu? Ya da namaz kılınmıyor mu? Ya da 5 yıldır Türk bayrağı yerine başka bayraklar mı asılı belediyede? Üstelik bu paylaşımları yapanlar da kimler biliyor musunuz? Seçimden seçime camiye giden bir tayfa var, onlar. Tam olarak din tüccarları. Utanmasalar bize oy verene cennetten yer veriyoruz diyecekler. Hoş onu da diyen oldu ya, neyse…
Hadi kalın sağlıcakla…