Sendikalar ‘Gezi’ eyleminde

Sendikalar ‘Gezi’ eyleminde
Yayınlama: 07.06.2013
A+
A-

Eğitim-Sen ve Eğitim-İş’e bağlı gruplar, Taksim Gezi Parkı’nda yaşanan olayları protesto etmek amacı ile basın açıklaması yaptılar.
AKP, kamu çalışanlarının önce iş güvencesini ortadan kaldırıp biat eden, itaatkar memur yaratmayı ardından da başta eğitim ve sağlık olmak üzere tüm kamu hizmetlerini yerellere devredip özelleştirmeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle de 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki değişikliği öngören yasa tasarısını Meclis’e sunarak torba yasalar marifetiyle birçok düzenlemeyi halkın gözünden kaçırıp emekçileri torbanın içinde mahkum etmeye çalışmaktadır.
AKP iktidarının 11 yıldır uyguladığı küreselleşme politikalarıyla birlikte yeraltı ve yerüstü tüm ekonomik tesislerimiz çok uluslu şirketlere ve onların işbirlikçilerine peşkeş çekildi. Halk uygulanan ekonomik politikalar ile yoksullaştırıldı. Şimdi de kamu çalışanları köleleştirilmeye ve tüm kamu hizmetleri özelleştirilmeye çalışılıyor. Eğer bu gerçekleşir ise bundan sadece kamu emekçileri değil tüm yurttaşlarımız etkilenecektir. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan haberleşmeye kadar her şey özelleştirilecek ve tamamen paralı hale getirilecektir.
İktidara geldiği günden bu yana emekçilerin işine ve aşına göz diken siyasal iktidarın, özelleştirmenin önünde en büyük engel olan iş güvencemize saldırmasına izin vermeyeceğiz. İş güvencemize sahip çıkacağız. Çünkü iş güvencesi geleceğimize güvenle bakmak demektir. İş güvencemizin ortadan kaldırılması demek, başta örgütlenme özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerimizin elimizden alınması demektir. İş güvencesinin ortadan kaldırılması 2,5 milyondan fazla kamu çalışanının rotasyona tabi olması, göçebe hayatına mahkum edilmesi demektir. Esnek ve kuralsız çalışma demektir. Performansa dayalı, işverenin iki dudağı arasına bağlı ücrete mahkum olmak demektir.
AKP, bir taraftan emekçileri işsizliğe ve yoksulluğa mahkum ederken bir taraftan da halkın özgürlük ve demokrasi taleplerine tahammül edememektedir. Son bir haftadır yaşananlar ülkemizin polis devletine dönüştürüldüğünün açık göstergesidir. Halkın can ve mal güvenliğini sağlamakla mükellef olan polis, bugün halkın can ve mal güvenliğini tehdit eder boyuta gelmiştir. Cadde ve sokaklarda insanlarımız dolaşamaz olmuştur. Kentlerimiz ABD ve Brezilya patentli gaz kokularına boğulmuştur. Gece yarıları yüzlerce polis cadde ve sokaklarda dolaşıp her gördüğü vatandaşa gaz bombası atmaktadır. Medya susturulmuş zapturapt altına alınmıştır. Ülke adeta işgal günlerini yaşamaktadır.
Gezi Parkı direnişi ile başlayan direniş bugün yurdun her karış toprağında milyonlarca yurttaşın “Artık yeter!” haykırışları ile adeta isyana dönüşmüştür. Suriye’deki Esad rejiminin gaddarlığından söz eden Başbakan, polis araçlarının halkın üzerine sürülerek ezilmesi, atılan gaz bombaları ve plastik mermilerle insanların ölmesi ve yaralanması karşısında kör ve sağır rolünü oynamaktadır. Yetmemiş, milyonlarca vatandaşımızı ‘’çapulcu’’ ilan etmiştir. Evet Sayın Başbakan, işimize, aşımıza ve ülkemize sahip çıkmak çapulculuk ise biz çapulcuyuz hem de milyonlarca çapulcu. Buradan yurdun dört bir yanında AKP’nin halkı inim inim inleten politikalarına karşı demokratik ve meşru haklarını kullanarak direnen yurttaşlarımızla omuz omuza olduğumuzu ilan ederken, yurttaşlarımıza uygulanan faşizan baskıları şiddetle kınıyoruz.
Eğitim-İş olarak siyasal iktidarın aşımızı ve işimizi elimizden almaya, ülkeyi emperyalizme talan ettirme politikalarına ve bu politikalarını uygulamak için halkımız üzerinde estirilen teröre asla boyun eğmeyeceğiz. Dün olduğu gibi aşımıza da işimize de ülkemize de sahip çıkacağız. Bu uğurda ne bedel ödenmesi gerekiyorsa o bedeli de ödemeye hazırız. Çünkü bizim bağımsızlık ve özgürlüğümüz emperyalistler ve onların mandacı-işbirlikçilerinden değil, Mustafa Kemal’den, Kuvay-ı Milliye şehitlerinden mirastır.
Bu bağlamda yurtseverleri, emekçileri, tüm halkımızı tarihsel sorumluluk gereği birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
Eğitim Sen basın açıklaması
Türkiye son birkaç gündür tarihinin en önemli dönemlerinden birisini yaşıyor. Taksim Gezi Parkı`na AVM yapılması için girişilen tahribata karşı başlatılan protestolar, polisin halkın canına kast eden saldırıları sonrasında dalga dalga ülkenin dört bir yanına yayılmıştır.
Halkın, iktidarın ve Başbakan`ın saldırgan ve dayatmacı girişimlerine karşı yıllardır biriken öfkesi, son birkaç gün içinde halkın taleplerini dikkate almayan hükümete ve yönetim tarzına karşı kitlesel tepkilere dönüşmüştür.
Son dört beş gündür süren protestoların vesilesi olan Taksim Gezi Parkı`na AVM yapılmasına bu kadar geniş bir şekilde karşı çıkılmasının temel nedeni, uzunca bir zamandan beri, toplumun değişik kesimlerinden gelen talepler karşısında AKP Hükümetinin ve özellikle Başbakanın kibriyle desteklediği polis şiddeti, kaba kuvvet, gaz, cop, su, panzerli saldırılarla yanıt vermesi, artık insanların tahammül sınırlarını zorlamış ve kitlesel bir tepkiye dönüşmüştür.
Ülkenin dört bir yanında yaşanan polis şiddetine karşı halkın gösterdiği ve giderek yaygınlaşan tepkiler, son yıllarda şiddetlenen baskıcı ve faşizan uygulamaların bir yönetim tarzına dönüşmüş olmasına karşı verilmiş güçlü bir yanıt olarak görülmelidir.
Halkın en küçük hak arama eylemlerine şiddetle karşılık veren, en temel sendikal faaliyetleri suç kapsamında değerlendirip sendikalara baskın yapmayı ve üyelerini tutuklamayı marifet sayan, yasal grevlerin bile hayata geçirilmesini engellemek isteyen, halkın en doğal yaşam alanlarını bile sermayenin hizmetine sunmaktan geri durmayanların halkın gittikçe kabaran öfkesi karşısında daha fazla direnmesi mümkün değildir.
AKP hükümetinin 10 yılı aşkın bir süredir KESK başta olmak üzere toplumun örgütlü kesimlerine yönelik saldırılarının yanı sıra gittikçe şiddetlenen acımasız yönelimlere rağmen halkın günlerdir gece gündüz demeden yaşam alanlarına sahip çıkmak için sokaklardan ayrılmayışı yeni bir mücadele dönemine girildiğini göstermiştir.
5 Haziran`da KESK öncülüğünde yapılacak olan uyarı grevinin ne kadar haklı olduğu bu son yaşanan gelişmeler sonrasında bir kez daha net bir şekilde anlaşılmıştır. Türkiye`de emekçiler, halkın geniş kesimleri sadece çalışma hayatına yönelik saldırılara karşı değil, doğa ve bir bütün yaşam alanlarına yönelik her tür otoriter, faşist uygulamaya karşı sessiz ve tepkisiz kalmayacağını ve mücadelesini yükselteceğini göstermiştir.
Kazanılmış haklarımızın elimizden alınmasına, kamusal alanları piyasalaştırmaya, sermayeye peşkeş çekmeye dayanan kentsel yıkım ve rant projelerine izin vermeyeceğiz. Eğitim emekçileri ülkenin dört bir yanında emek ve demokrasi güçleriyle birlikte halka yönelen her türlü faşist saldırı ve baskılara karşı birlikte mücadeleyi esas alacak ve 5 Haziran`da geniş bir katılımla yapacağı uyarı grevi ile siyasi iktidara gerekli yanıtı verecektir.
Eğitim Sen olarak, günlerdir yaşanan devlet terörü karşısında;
• Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere, İçişleri Bakanı, Valiler ve Emniyet Müdürleri`nin derhal istifa etmesini,
• Birçok ilde gözaltında tutulan binlerce kişinin serbest bırakılmasını,
• Halkı aşağılayan, ötekileştiren, yoksullaştıran, haklarını gasp eden politikalardan vaz geçilmesini,
• Uzun süredir yürütülen piyasacı, muhafazakâr ve otoriter uygulamalara son verilmesini,
• Çoğunlukçu değil, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir Türkiye`nin kurulması mücadelesi önünde engel olan tüm mevzuatın değiştirilmesini,
İSTİYORUZ!
Emekçileri, işçileri, kadınları, gençleri, kısaca eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir Türkiye mücadelesini sahiplenen halkımızı haksızlıklar ve saldırılar karşısında birlik olmaya, 5 Haziran`da yapılacak olan uyarı grevine destek vermeye çağırıyoruz. Ayrıca günlerdir Türkiye`nin dört bir yanında mücadele yürütürken yaralananlara acil şifalar, hayatını kaybedenlerin dostlarına, ailelerine baş sağlığı diliyoruz.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.