Milliyetçi hareketler

Milliyetçi hareketler
Yayınlama: 24.02.2022
A+
A-

Tatil, gezi, seyahat, turizm; denildiğinde akla ilk olarak, deniz, kum, güneş, dolayısıyla, Akdeniz kıyıları geliyor..

Milliyetçilik, vatanseverlik; denilince ise ilk akla gelenler, düşman, askerlik, kahramanlık, ecdat ve ecdadın savaşlarıdır..

Olabilir.. Tüm bunlar, her iki durumla da bağlantıları olan, çağrışımlar yapan unsurlardır..

Keyif alış biçimleri, özel zevkler, beğeniler, hazlar, tercihler farklı farklıdır ve insanlar kendilerini nasıl mutlu edebiliyorsalar, o şekilde hareket etmelidirler.. Zira, mutluluk önemlidir..

Ben, sizlere, milliyetçi, vatansever gezi ve seyahatlerden bahsetmek istiyorum..

Haydaa!.. O da nereden çıktı? Milliyetçi gezi de neyin nesi, diyebilirsiniz..

Ben fırsat buldukça, yurdumuzun değişik yörelerine kaçmayı, oralardaki yaşamları, hayat biçimlerini, şehirlerin geçmişten taşıdıkları izleri, geçmişten bugüne taşıdıklarını görmeyi seviyor, bundan da inanılmaz bir keyif alıyorum..

İlk önce, vatanımın her köşesine ayak değdirmek istiyorum ki, bana karşı sarfedilecek, gitmediğin yer senin değildir, sözünü boşa çıkartmalıyım..
Sonra, milletimin her ferdiyle tanış olmayı, aynı havayı teneffüs etmeyi, milletseverliğin bir gereği kabul ediyorum..

Bizi, ilk tarihlerden bugünümüze taşıyan atalarımın atlarının nal izlerini sürüyor, kılıçlarının şakırtılarını dinliyorum..

Doğu ve Güneydoğu’da, soyumun ektiği medeniyetin mahsülleriyle kucaklaştım mesela..

Özellikle, Ahlat’taki, Selçuklu Mezarlığı’ndan, Diyarbakır’da, Ziya Gökalp Külliyesi’nden çok etkilendiğimi, tarif edemeyeceğim duygular yaşadığımı ifade etmek isterim..

Muş’ta, bunaldığımız bir anda, Sultan Alparslan’ın muhteşem heykeli ile karşı karşıya geldiğimizde ki mutluluğun ve hazzın tarifini yapamam.. Bunu bir ben bilirim, bir de, o an yanımdaki arkadaşlar bilirler..

O bölge, tam bir Selçuklu kültürü ve mirası zengini..

Milletseverler, atacılar, soycular, o bölgeyi mutlaka görmeli ve koklamalılar..

Geçen hafta, Bursa, İnegöl, Eskişehir, İnönü gibi yerleri gezdim..

İnönü’ye nasıl gideceğimi sorduğum bir gencin, ”bi insan niye İnönü’ye gitmek ister ki”, şeklindeki tepkisine karşın; ”İnönü, Mustafa Kemal’in de tarifindeki gibi, Türk’ün makus talihini yendiği yerdir, çocuk” demedim, sadece gülümsedim..

İnönü muharebelerini hissettim.. İsmet Paşa’yı andım.. Mustafa Kemal’in mücadelesini duyumsadım..

Ve, Osman Bey’in, dava arkadaşları, Rahman, Konur Alp, Akça Koca, Saltuk ile at sürüşlerini görür gibi oldum..

Osmancık-Ede Balı söyleşmelerini dinledim..

Ve, bir çınarın, büyüyerek nasıl bir cihan imparatorluğu halini aldığının hikayesinin içine bıraktım kendimi..

Cumhuriyetçiler, Osmanlıcılar, bu beldeleri görmeliler, hissetmeliler, yaşamalılar..

Atalarımızın izleri yanında, ecdadımızla birlikte yaşamış, sonra araya giren tefrikalarla, bölücü ve yıkıcı fitillemelerle ayrılıklar yaşamak mecburiyetinde kalınan Ermeni ve Rumlardan kalma izleri de görün..

Çok medeniyetlere beşiklik etmiş olan yurdumuz, o medeniyetlerin miraslarını da nasıl korumuş, nasıl saklamış, onları da görün..

Acıdır ki; saklanamayan, korunamayan nice nice eserler de söz konusudur..

Akdeniz’e gidin, Marmaris, Bodrum, Didim, Belek, Kuşadası, Avşa Adası’na da gidin.. Gezin, görün, yaşayın, cennet ülkemizin güzelliklerinden faydalanın ama, yurdumuzun, vatanımızın diğer yanlarını da boş bırakmayın..

Ecdadın mirasını yetim ve öksüz bırakmayın..

Gitmediğiniz yer sizin değildir, gitmezseniz, sahip çıkmazsanız, ecdadın bıraktıkları talan edilebilir, yok olabilir..

Unutulmakta yok olmaktır..

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.